Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın konuk olduğu ASO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısında konuşan Nurettin Özdebir, ekonominin genel durumuna ilkin değerlendirmeler yaparken, iş dünyasının beklentilerini de sıraladı
Salgın döneminde ekonomik yapıda ortaya çıkan olumsuz gelişmelerin sanayicinin üretim gücünün azalmasına yol açtığını söyleyen Nurettin Özdebir, kurdaki yukarı yönlü haraketliliğin belirsizliği önemli ölçüde azalttığını aktardı
Nurettin Özdebir: Yüksek kur hem özel sektörün hem kamunun dış borç çevrimini zorlaştırarak ithalat maliyetlerini yükseltti. Ayrıca ekonominin genelinde dolarizasyonun artmasına neden olmaktadır. Kurun yükselmesinin yanı sıra önemli ölçüde oynak olması da ekonominin genelinde belirsizliğe neden olmakta ve reel sektöre öngörülebilirliğin azalması olarak yansımaktadır
Ekonomi son dönemde hem yüksek faiz hem de yüksek kur kıskacında kaldı. Geçmiş dönemlerde büyümenin ana kaynaklarından birisinin inşaat oldu. Bu kompozisyonun değişmeye başladı ve imalat sektörünün payının giderek arttı
Mevsimsel düzeltilmiş aylık verilerin sanayi sektöründe yavaşlamaya işaret ediyor. Maliyet kaynaklı gelişmeler de üreticinin üretim yapma yeteneğini ciddi anlamada azaltmaya devam ediyor. Bu gelişmeler sonraki çeyreklerde büyüme dinamiklerini olumsuz yönde etkileyebilecektir
Son dönemlerde uygulanan teşvikler daha çok borcu artıran destekler. Sanayiciler olarak borcu artıran değil, borcu azaltıcı desteklerin devreye girmesini istiyoruz
Pandemi sürecinde OECD ülkelerinde ve gelişmiş ülkelerde devletlerin doğrudan gelir, nakit ve vergi desteklerinin ağırlıkta oldu. Pandemi sürecinde doğrudan desteklerin GSYH’ye oranı yalnızca yüzde 1.9’da kaldı
Finans-dışı reel sektör firmalarına yeterli desteği sağlayamamıştır. Nitekim pandemi sürecinde dünya genelinde uygulanan destek ve kurtarma programları neticesinde, firma iflas ve borç ödeyememe oranları pandemi öncesindeki değerlerin altına inmişken (OECD, IMF), Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), verilerine göre 2020 yılında Türkiye iflas artışı bakımından dünyada ilk sıradadır
Sanayi sektörü borcunu borçla çeviriyor
Parasal genişleme yoluyla sağlanan fonun, krizden negatif etkilenen ekonomik birimlere tahsis edildiği ülkelerde parasal genişlemeye bağlı enflasyon artışı görülmedi. Ülkemizdeki durumun tersi yönde olması, uygulanan genişlemeci politikaların nicel büyüklüklerinden ziyade, tahsis edilme biçiminin enflasyonist etkilerin oluşumuna zemin hazırladığı görülmektedir
Türkiye’de katma değere katkısı en yüksek sektör olan sanayi sektörünün, borcu borçla çeviren bir yapıda. Firmaların doğrudan finansal destekler ile genişletilmiş vergisel desteklerden oluşan çizgi üstü desteklere ihtiyacı bulunmaktadır. Krediler ve kredi garantileri tek başına uygulandığında yetersiz olup, ancak doğrudan nakit destekleri ve güçlü vergisel desteklerle birlikte uygulandığında sanayi sektörü sürdürülebilir bir finansman yapısına kavuşabilecektir
Birçok ülkede kurumlar vergisi düşürülürken, Türkiye’de bu oranın yüzde 25’e yükseltildi. Bunun finans dışı reel sektör firmalarının finansman zorluklarını artıracaktır
Salgın döneminde ekonomik yapıda ortaya çıkan olumsuz gelişmelerin sanayicinin üretim gücünün azalmasına yol açtığını söyleyen Nurettin Özdebir, kurdaki yukarı yönlü haraketliliğin belirsizliği önemli ölçüde azalttığını aktardı
Nurettin Özdebir: Yüksek kur hem özel sektörün hem kamunun dış borç çevrimini zorlaştırarak ithalat maliyetlerini yükseltti. Ayrıca ekonominin genelinde dolarizasyonun artmasına neden olmaktadır. Kurun yükselmesinin yanı sıra önemli ölçüde oynak olması da ekonominin genelinde belirsizliğe neden olmakta ve reel sektöre öngörülebilirliğin azalması olarak yansımaktadır
Ekonomi son dönemde hem yüksek faiz hem de yüksek kur kıskacında kaldı. Geçmiş dönemlerde büyümenin ana kaynaklarından birisinin inşaat oldu. Bu kompozisyonun değişmeye başladı ve imalat sektörünün payının giderek arttı
Mevsimsel düzeltilmiş aylık verilerin sanayi sektöründe yavaşlamaya işaret ediyor. Maliyet kaynaklı gelişmeler de üreticinin üretim yapma yeteneğini ciddi anlamada azaltmaya devam ediyor. Bu gelişmeler sonraki çeyreklerde büyüme dinamiklerini olumsuz yönde etkileyebilecektir
Son dönemlerde uygulanan teşvikler daha çok borcu artıran destekler. Sanayiciler olarak borcu artıran değil, borcu azaltıcı desteklerin devreye girmesini istiyoruz
Pandemi sürecinde OECD ülkelerinde ve gelişmiş ülkelerde devletlerin doğrudan gelir, nakit ve vergi desteklerinin ağırlıkta oldu. Pandemi sürecinde doğrudan desteklerin GSYH’ye oranı yalnızca yüzde 1.9’da kaldı
Finans-dışı reel sektör firmalarına yeterli desteği sağlayamamıştır. Nitekim pandemi sürecinde dünya genelinde uygulanan destek ve kurtarma programları neticesinde, firma iflas ve borç ödeyememe oranları pandemi öncesindeki değerlerin altına inmişken (OECD, IMF), Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), verilerine göre 2020 yılında Türkiye iflas artışı bakımından dünyada ilk sıradadır
Sanayi sektörü borcunu borçla çeviriyor
Parasal genişleme yoluyla sağlanan fonun, krizden negatif etkilenen ekonomik birimlere tahsis edildiği ülkelerde parasal genişlemeye bağlı enflasyon artışı görülmedi. Ülkemizdeki durumun tersi yönde olması, uygulanan genişlemeci politikaların nicel büyüklüklerinden ziyade, tahsis edilme biçiminin enflasyonist etkilerin oluşumuna zemin hazırladığı görülmektedir
Türkiye’de katma değere katkısı en yüksek sektör olan sanayi sektörünün, borcu borçla çeviren bir yapıda. Firmaların doğrudan finansal destekler ile genişletilmiş vergisel desteklerden oluşan çizgi üstü desteklere ihtiyacı bulunmaktadır. Krediler ve kredi garantileri tek başına uygulandığında yetersiz olup, ancak doğrudan nakit destekleri ve güçlü vergisel desteklerle birlikte uygulandığında sanayi sektörü sürdürülebilir bir finansman yapısına kavuşabilecektir
Birçok ülkede kurumlar vergisi düşürülürken, Türkiye’de bu oranın yüzde 25’e yükseltildi. Bunun finans dışı reel sektör firmalarının finansman zorluklarını artıracaktır